whatsapp

HIZLI MENU

SADECE MAĞDUR BEYANI HÜKÜM KURULMASI İÇİN YETERLİ MİDİR?

Ceza muhakemesi hukukunda, serbest delil ve değerlendirme sistemleri benimsenmiştir. Dolayısıyla hukuka uygun olarak elde edilmiş her türlü delil ispat vasıtasıdır ve hâkimin vicdani kanaatini etkilemesi ihtimali düşüktür. Mağdurun yahut suçtan zarar görenin davaya katılsa da katılmasa da doğru söylemesini sağlamak adına yemin yükümlülüğü bulunmamaktadır. Zira zaten ceza yargılamasında yemine, tarafsız konumda olanlar (tanık, bilirkişi, vs.) bakımından başvurulmaktadır. Katılan, mağdur yahut suçtan zarar gören olarak ceza yargılamasında yer alan süjelerin maddi vakıada tarafsız olamayacağı kabul edilmektedir.

Beyan delili, ispat hukukunda ayrı bir değere sahip olup, çoğu yargılama konusu olayın ispatını sağlayan tek delil de olabilmektedir. Tek delil olma sebebi, olayı gören, yaşayan, duyan, bilen sadece tek bir kişi olması sebebiyle, sadece bu kişinin beyanının bulunmasıdır.

Hata, kasti olarak yanılma, sapma ihtimali beyan delili bakımından her zaman mevcut olabilir. Bu nedenle, çoğu zaman sanığın suçu işlediğine ilişkin ikrarı veya mağdurun suç isnadında bulunduğu beyanı esas alınarak kurulan mahkumiyet hükümleri, beyan delilini destekleyen başka delilin bulunmaması ve şüphenin aşılamamış olması, kuşku sınırını aşacak kesin ve inandırıcı delil bulunmaması gerekçeleriyle, istinaf kanun yolu başvurusunda Bölge Adliye Mahkemesince mahkumiyet hükmünün kaldırılmasına, temyiz kanun yolu başvurusunda Yargıtay tarafından bozulmasına karar verilmektedir.    

Mağdurun, sanığa bir düşmanlığının bulunabileceği, kin ve nefret duygularıyla hareket edebileceği bazı olaylarda olası olduğundan, bu nedenle sanığa daha çok zarar vermek amacıyla isnadı ağırlaştırmaya çalışabileceği veya gerçekte işlenmiş bir suç olmamakla birlikte nefret, intikam, menfaat temini gibi sebeplerle gerçeğe aykırı beyanda bulunabileceği Mahkemece göz önünde bulundurularak değerlendirme yapılmalıdır. Doktrinde ve Yargıtay’ ın kararlarında, mağdurun beyanının delil değerine bakılırken, mağdurun yaşı, kişiliği, ruhsal rahatsızlığı olup olmadığı, beyanlarının çelişkili olup olmadığı, mağdur ve fail arasındaki ilişki, mağdurun güvenilirliği, sanığın savunmalarının çelişki içerip içermediğine bakılmalı ve bu araştırmalar yapılarak sonuca gidilmelidir.

Ceza dava dosyasındaki tek delil mağdurun beyanı ise ve Mahkeme mağdurun beyanını esas alarak hüküm kuruyor ise, hangi sebeplerle mağdurun beyanının güvenilir olduğunu ve mağdurun beyanını sanığın beyanından üstün tutma gerekçesini, somut ve inandırıcı gerekçelerle ortaya koymalıdır.

Öte yandan ispat bakımından sorun teşkil eden cinsel suçlarla ilgili olarak Yargıtay, “her ne kadar delil olmasa da şikâyetçi kadının beyanı esas alınarak sanığın cezalandırılmasına”, şeklindeki gerekçesi ile mağdurun beyanına atfedilmiş olan değer itibarıyla, Doktrin ve uygulamada değerlendirilmektedir.

Doktrinde bu konu ile ilgili olarak, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde farklı beyanlarda bulunan mağdurun ya da tanığın beyanının hükme esas alınmaması gerektiği, zira hangi aşamada tanığın, mağdurun veya sanığın doğruyu söylediğini tespit etmenin mümkün olamadığı, çelişkili ifade varsa eğer ve çelişki mantık çerçevesinde ve şüpheden uzak bir şekilde giderilememişse, tam olarak giderilemeyen şüphe sebebiyle sanığa beraat verilebileceği değerlendirmeleri mevcuttur.

Cinsel suçlar, genellikle kadınlara ve çocuklara karşı işlenmektedir. Cinsel amaçlı davranış, cinsel suçun işlendiği kişinin yakınlarında bulunan insanlar tarafından ve gözden uzak, kapalı, gizli alanlarda gerçekleştirilmektedir. Bu gibi durumlarda cinsel suçların ispatı bakımından ciddi sıkıntılar vardır. Özellikle mağdurun çocuk olması halinde, suç teşkil eden fiilin meydana gelip gelmediği veya ne şekilde meydana geldiğine dair yargılamada olayın tespiti yönünden ciddi sorunlar yaşanabilmektedir.

Doktrinde, .çocukların kendilerine yönelik istismar niteliğindeki davranışları tasvirine her koşulda itibar edilmesi gerektiği ve çocuğun cinsel ve entelektüel deneyim sahibi olmamalarından ötürü böyle bir hikaye uydurmaya ehil olmadığı yönündeki kanaate göre sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiğine değinilmektedir.

Benzer şekilde Ceza Muhakemesi Hukukumuzda olayın özelliğine göre, dolaylı yoldan bilgi veren beyanlara da itibar edilebileceği, özellikle cinsel suç mağduru kişinin olayı anlattığı kişi dışında bir tanığın bulunmadığı haller veya ölümünden hemen önce mağdurun olayı herhangi bir kişiye aktardığı hallerde tanık beyanına duyulan ihtiyaç ve beyanın olayı açıklayacağına bakılarak dolaylı tanıklığın delil olarak kabul edilebileceği ileri sürülmüştür.

Soruşturma aşaması ve kovuşturma aşaması neticelenene kadarki sürece dair, Türk Ceza Hukuku (Genel ve Özel Hükümler) ve Ceza Muhakemesi Hukuku hususları ilgilendiren her türlü konuda sorunlarınız ve sorularınız için mutlaka uzman bir Avukata başvurunuz.

BENZER DİĞER HABERLER