whatsapp

HIZLI MENU

Tutukluluğun Devamı Kararına İtiraz Dilekçesi - Ağır Ceza Mahkemesi

T.C.

............... AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞINA

      DOSYA NO:............... 

SANIK : ............... 

MÜDAFİİ : AV. ............... 

  


KONU : Mahkemeniz ...............  tarihli tensip tutanağında tutukluluğun devamı kararına itirazımız hakkında.

AÇIKLAMALAR :


I. DENETİMLİ SERBESTLİK HİZMETLERİ KANUNUNUN 13. MADDESİ UYARINCA MÜVEKKİL HAKKINDA SOSYAL ARAŞTIRMA RAPORU ALINMASINI TALEP EDİYORUZ.

  

Müvekkilim hakkında talepte bulunduğumuz üzere, 03/07/2005 tarihli ve 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Hizmetleri ile Koruma Kurulları Kanununun 12 ve 13 üncü maddesi ile 18/04/2007 tarihli ve 26497 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Denetimli Serbestlik ve Yardım Hizmetleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliğinin 95 inci maddesinde yer alan SOSYAL ARAŞTIRMA RAPORU (SAR) tanımı doğrultusunda sosyal araştırma raporu hazırlanmasını ve Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi İstanbul Şube Müdürlüğüne yazı yazılmasını talep ediyorum.


Sosyal araştırma raporu hazırlanması talebimizle, müvekkilin kimlik bilgileri, sağlık bilgileri, biyografisi, ailesi, yaşadığı yer, arkadaş çevresi, eğitimi, kişisel özellikleri, sosyal ve ekonomik durumu, bilişsel ve psikolojik durumu, raporu düzenleyen denetim görevlisine tutum ve davranışını içeren ve tüm bu hususların değerlendirildiği sosyal araştırma raporunun alınmasını talep ediyoruz. Raporda netice olarak müvekkil sanığın toplumla bütünleşmesi açısından ihtiyaç duyduğu hizmet, program veya kaynakların neler olduğu sonucuna varılacaktır ve rapor sonucunda müvekkil sanık için hazırlanacak denetim planına temel olabilecek şekilde değerlendirme ve öneriler yer alacaktır. Müvekkil TUTUKLU olduğundan, denetim görevlisi bu kuruma giderek sanık ile konuşulanları başkalarının duymayacağı ortamda açık görüş usulüne tabi olarak görüşebilecektir ve müvekkil sanık yönünden bir değerlendirme yapılmış olacaktır. 


Tüm bu haklı gerekçelerimizle, tutuklama kararı şu aşamada kaldırılmaz ise, müvekkil sanık yönünden yapılacak SİR değerlendirmesi katkı sağlayacağından, denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 13.maddesi ve Denetimli Serbestlik ve Yardım Hizmetleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliğinin 95.maddesi gereğince müvekkil sanık YÖNÜNDEN SOSYAL ARAŞTIRMA RAPORU ALINMASINI TALEP EDİYORUZ. Bu raporun alınması için Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi İstanbul Şube Müdürlüğüne yazı yazılmasını talep ediyoruz.


II. TUTUKLULUK TEDBİRİNE İTİRAZLARIMIZ:


1. Müvekkil hakkında Mahkemenizce "TUTUKLULUĞUN DEĞERLENDİRMESİNE" ESAS OLMAK ÜZERE; TUTUKLULUK KARARININ KALDIRILMASINI;

Aksi takdirde teminatsız olarak bir an evvel tutukluluk halinin kaldırılarak müvekkilin tahliyesini, kabul edilmez ise adli kontrol kararı ile serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Şöyle ki;


Müvekkil ............... ............... . Sulh Ceza Hâkimliğinin 06/11/2020 tarih 2020/617 sayılı kararı ile tutuklanmıştır.


...............  CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞININ ...............  Soruşturma No' şu dosyasından,...............  Esas No' su ve ...............  İddianame No' su ile hazırlanan iddianamede müvekkil ile ilgili kısımlar şu şekildedir: 


............... 


Yani iddianamede müvekkil ile ilgili olarak, işyerinde yapılan aramada...............  iddiası ile kamu adına ceza davası açılması iddia makamınca talep ve iddia olunmuştur. 


Dosyayı incelediğimizde, gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında gelinen noktada, müvekkil sanığın  kesinlinle  suç iddiası olan  " suç örgütü yönetmek suçlarını işlediği sabit kabul edildiğinden, şüphelinin eylemine uyan TCK 220/1, 53 maddeleri " uyarınca cezalandırılmasını gerektirecek , bu suçu yahut başkaca suçları işleme kastı olmamıştır. Müvekkil sanığın yasal olmayan hiçbir davranışı olmamıştır ve suç teşkil edebilecek hiçbir davranışta da bulunmamıştır. 


Müvekkil sanığın kaçma ve delilleri karartma şüphesi bulunmadığından, ikametgah adresi belli olduğundan ve  çalışmak zorunda olduğundan, kastı bulunmadığından, suç kapsamına KESİNLİKLE ALINAMAYACAK bir durum var olduğundan ve müvekkil , yabancıların Türkiye' deki yasal işlemlerini, evraklarını takibini yapmakta ve danışmanlık  hizmeti dışında suç oluşturabilecek hiçbir hal ve davranışta bulunmadığından,  suçun unsurlarının da oluştuğu söylenemeyeceğinden, suçun işlendiğine ilişkin yeterli bir şüphe oluşturmayacak bir durum söz konusu olduğundan, müvekkil tüm samimiyetiyle ve iyiniyetle savunmalarını yapmış olduğundan,  tutukluluk bir güvenlik tedbiri mahiyetinde olduğundan ve son çare olarak kullanılması gerektiğinden, müvekkilin tutuklu olmasının kendisi ve ailesi için telafisi güç ve imkansız zararlara sebebiyet vereceğinden, dosya kapsamında şu ana kadar toplanan tüm delillerden müvekkilin üzerine atılı suçu işlemediği de anlaşılabildiğinden; CMK MD. 103/2’ DE YER ALAN, “Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı adlî kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re'sen serbest bırakır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır.”, HÜKMÜN İLK CÜMLESİ GEREĞİ, müvekkil  aleyhine tutuklamanın artık gereksiz olduğu belli olduğundan müvekkilin serbest bırakılmasını talep ediyoruz. 


Dosya kapsamında, iddianamede de yer verildiği üzere, arama yapılmış, iletişim kayıtları alınmış ve artık  karartılacak bir delil  de kalmamıştır. Tutukluluk tedbiri ölçülü değildir. Kuvvetli suç şüphesi bulunmamaktadır. Dosya kapsamında birbiri ile çelişki arz eden ve değerlendirme yapıldığında suç kapsamına girmediği açıkça görülen deliller vardır. 


Kesinlikle müvekkil aleyhine suçlamaları kabul etmiyoruz. Çelişkili deliller varken ve dosya kapsamında bulunan  kayıtlarından,  arama kayıtlarından, iletişim kayıtlarından kuvvetli suç şüphesi BULUNMADIĞI anlaşılıyorken, dosya kapsamında müvekkilin suç işlediğini gösterir bir delil yoktur, delil yoksa suç da yoktur. Buna rağmen, tutuklama kararının verilmesine ve halen de devam ediyor olmasına itiraz ediyoruz. 


Müvekkil sanığın üzerine atılı suçun cezasının miktarı itibariyle ve müvekkil her ne kadar üzerine atılı suçu işlememiş olsa da yine de ortada bir zarar da bulunmadığı gözetilerek müvekkil yönünden adli kontrol tedbiri ile serbest bırakılması bile mümkün iken, ilk yol olarak tutuklama kararı verilmesine itiraz ediyoruz. Karar son derece haksızdır. 


Adli kontrol tedbiri olarak uygulanabilecek tedbirlerin uygulanması mümkün iken, tutuklama kararı verilmesi HUKUKA AYKIRIDIR. Müvekkilin üzerine atılı suçlamaya ilişkin doğrudan görgüye dayalı somut delil olmadığı halde, yukarıda ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere dosya kapsamında şu ana kadar toplanan tüm delillerden müvekkilin üzerine atılı suçu işlemediği de anlaşılabildiğinden, KARARTILABİLECEK BİR DELİL BULUNMADIĞINDAN, müvekkil şüphelinin teminatsız olarak, aksi kanaatte ise teminat kararlaştırılarak bir an evvel tutukluluk halinin kaldırılarak tahliyesini, kabul edilmez ise adli kontrol kararı ile serbest bırakılmasını talep ediyoruz.


CMK MADDE 100' de tutuklulukla ilgili olarak, "Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez." denilmiştir. 


CMK MADDE 109' da, "Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar Verilebilir" denilmiştir. Buna göre tutuklama tedbiri en son çare olarak alınabilecek tedbir niteliğindedir. CMK 109’daki adli kontrol kurumunun tutuklamaya göre öncelikle uygulanması gerekir. Mahkemece öncelikle adli kontrol tedbiri uygulamadan tutuklamaya hükmetmemelidir. İHAM içtihatlarında tutuklamanın en son önlem olarak uygulanması gerektiğinden bahsedilmekte, başka bir önlemle tutuklamadan sağlanan yarar sağlanabilecekse, tutuklama yoluna gidilmemesi gerektiği söylenmektedir.


Tutuklama kararı müvekkilim açısından son derece haksız ve ağır olmuştur. Şüpheden sanık yararlanır prensibi gereğince de müvekkilim lehine karar verilmesi gerekirken bunun aksine tutuklama kararı verilmesi ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı olmuştur. Müvekkilimin sabit ikametgah sahibi olması gibi unsurlar da göz önüne alındığında kaçma şüphesi olmadığı da görülmektedir. Müvekkilimin delilleri karartması da söz konusu olamayacağından, verilen tutuklama kararı ölçülülük ilkesinde de aykırıdır. Tutuklama tedbiri somut olayda bir araç olmaktan çıkıp cezalandırıcı bir niteliğe bürünmüştür. Ayrıca müvekkilin tutuklu olarak geçirdiği süre içerisinde sadece kendisi değil ailesinin de mağdur oldukları açıktır. Tutuklama tedbiri müvekkilim için orantılı ve zaruri değildir. CMK md.100' de tutuklama nedenleri sınırlı sayıda sayılmıştır. Tutuklama bir güvenlik tedbiri olduğundan ve keyfi olarak da uygulanmaması gerektiğinden, müvekkilin tutuklama nedeni olarak gösterilen nedenler yukarıda da ayrıntılı açıkladığımız üzere yeterli olmayıp, adli kontrol tedbirine hükmedilebilirdi. Tutuklama kararının keyfi olduğunu düşünmekteyiz ve bir an evvel müvekkilin serbest bırakılmasını talep ediyoruz. 


SONUÇ ve TALEP : Yukarıda ayrıntılı arz ve izah ettiğimiz üzere, Mahkemeniz ............... tensip tutanağında tutukluluğun devamı kararına itirazlarımızı sunar, tutukluluğun kaldırılmasını ve müvekkilin tahliyesini, kabul edilmez ise adli kontrol kararı ile serbest bırakılmasını; 

Müvekkil hakkında tutuklama kararı kaldırılmaz ise, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 13. maddesi uyarınca müvekkil hakkında SOSYAL ARAŞTIRMA RAPORU ALINMASINI talep eder, saygılarımızı sunarız. ............... 

          SANIK ...............  MÜDAFİİ

             AV. ............... 

BENZER DİĞER HABERLER